5 Ocak 2013 Cumartesi

HUBERT NYSSEN, EDİTÖRÜN BİLGELİĞİ, L'ŒIL NEUF YAYINLARI, 2006


ÇILGINLIĞA ÖVGÜ



O günün okuma dersi için büyük annem, gençlere uyarlanmış olan Don Kişot’dan değirmenlere karşı yapılan savaşın geçtiği bölümü seçtmişti. Bu hikayenin hangi dilde yazıldığını bilip bilmediğimi sordu bana. Kararsızdım, bana cevabı fısıldadı : İspanyolca. Sorusu bir diğerini hazırlıyordu. Peki bu hikayeyi hangi dilde okumuştum demin ? Fransızca. Seni küçük cadı, dedi, yani sen İspanyolca yazılan bir hikayeyi Fransızca mı okudun ? (…)

O gün,  daha henüz adını koyamadığım ama bundan böyle benim hayatım olacak bir dünyanın kapılarını açmıştı ban.  Herşey muzip bir soruyla başlamıştı : kitap, okuma, metin ve çevirisi. Herşey içindeydi : keşif, macera, yazı ve kabiliyet (…)

Iki defa editör olmayı denedim  ve üçüncüsünde bunu başardım.

Ilk denemem üniversite çağlarımdan.  Benim jenerasyonumdakiler  ergenlikten ve işgalden çıkıyordu, savaş önce Hiroşima’dan sonar da Nagasaki’den gelen korkunç  alevlerden sonra sona ermişti.  Brüksel Üniversitesi de kapılarını yeniden açmıştı.  Öğrendiğimiz kanunsuzluklar ve şiddetten çıkmıştık, içine atıldığımız korkunç dünyayı sadece yazının düzeltebileceğini düşünerek, küçük bir yayınevi açmak için bir grup oluşturduk. Aynı zamanda bilgeliklerinden faydalanmak için Paris’ten gelmeyi Kabul eden ve yol üzerinde olan birkaç yazarı davet ettik.

Yayınevinde sadece bir kitap basıldı- savaş ve aşk şiirlerinden oluşan bir seçki- ama projemiz kısa sürdü. Nedeni: deneyimsizlik, finans edememe, okuyuculardan ve yardımlardan gelen darbeler….

Birkaç yıl sonra, ikinci editörlük denemem, biraz kapital biraz da köylü olan ve yakında terkedeceğim o şehirde açtığım küçük bir tiyatroyla gerçekleşti.  Oynanılan oyunların çoğu için aklımda, perdeler indiği zaman akıllarında çok fazla birşey kalmadığı fikriyle, onları yayınlamak vardı. Tiyatroda Güney Eylemleri  kataloğunu  açtığım zaman önemini koruyor olacak. Fikir aldığım ama düşüncelerini uygulamadığım danışmanlara göre bu bir çılgınlık manifestosuydu (…)

Bu tiyatroda oynadığımız oyunlar biraz sükse yaptı, basımları ise çok az. Bir kez daha editörlük denememden biraz kalbim kırık, hüsranla ayrıldım (...)
Bu tecrübe sayesinde, genelde gözardı ettiğimiz birşeyi anlamaya başladım;  yayınladığımız yazarlar sadece metinlerine indirgenemez, hangi alanlara uzandığını öğrenmek için habitus’unu özenle ve çok dikkaatli bir şekilde  incelemek gereklidir (…)

Nasıl editör olunur? Bir hanedanın mirascısı ya da başına buyruk bir edebiyatçı olunabilir, saygın bir dünyaya girilmek istenilebilinir, rastlantı eseri ya da hatayla orda bulunulabilir. Ama kaza eseri de editör olunabilir (…)


KEŞFETME SANATI




Edebiyat editorü kendini  bazen kaşif gibi hisseder ama her zaman bu misyonu üstlenir (..)
Suphesiz herzamanki prosedürleri altüst edip yanlış kullanması ve onu her zaman takip eden bilgeliği ona alışkanlıklara ve kurallara bağlı şikayetleri aşılmasında özel bir enerji verir.  Bu sayede editörlük keşfi sembolik boyutlara ulaşır. Onun sayesinde Montaigne’i açıklama cesareti bulabiliyoruz (…)

23 Temmuz 1990 yılında, Andre Markowicz ile bir kaza nedeniyle geç kalan metroyu bekliyorduk Passy istasyonunda. Kravtchenko Davası’nın çevirisi hakkında birkaç noktayı düzeltmek için Nina Berberova’yı ziyaret etmiştik, o yüzden Paris’te kalıyorduk. Birden Markowicz Toulouse-Lautrec tuvallerindeki gibi nezaket ve muzip bir şekilde bana meydan okudu. Bana Dostoievski’nin bütün eserlerinin son çevirilerinin editörlüğünü yapmaya hazır olup olmadığımı sordu? Onun birçok harika çevirisini ve eserlerinin çokluğunu düşünerek “Son çeviri mi?” diye kendi kendime tekrarladım. Markowicz bana o anı yaşamıyormuşuz gibi, sabırla, Dostoievski’nin düz yazılarında olan ama çevirilerinde olmayan akıcılığını, vurgusunu, tasvirlerini ve melodisini anlattı. Bu çeviriler, özellikle Fransız gösterişinden hoşlanmayan Dostoievski için çekilmez bir nezaketi anlatıyordu. Markowicz aklımda kalan çevirilere isyan eder gibi “sadakatsiz güzeller” diyordu. Célines’i okuduktan sonra Dostoievski’nin Chateaubriand’un diline çevrilemeyeceğini de vurguladı. (...)



YANLIŞ TANIMLANMIŞ BİR NESNE: KİTAP




30 Haziran 1971 yılında yazılmış bir mektupta Albert Cohen, espirili bir ruh haline sahipken ölümündeki ve gömülüşündeki özensizlik konusunda beni tanık göstermişti. “Beni, giyinmiş olarak, sahip olduğum son şeye, beyaz ipek kumaşla kaplayarak meşe tabutun içine, zorla ve huysuz bir halde homurdanırken yatıracaklar.” diye tekrarlardı. “Biliyorum ki o beceriksizler beni doğru düzgün giydiremeyecekler, takım elbisemle sıcaktan bunalıp boğulacağım; fakat ben daha gösterişli ve rahat olan gri takımımı giymeyi tercih ederdim ama onlar beni kendi istedikleri gibi giydirecekler ve kravatımı da doğru bağlamayacaklar, zaten bu tür törenlerde ölülere hep böyle davranırlar.” Birkaç hafta sonra Albert Cohen’i Cenevre’de yeniden gördüğüm zaman, mektubunda eserleriyle ilgili yaptığı basit bir iğnelemeyi ona söyledim. O da bana ya haksız olduğumu ya da çok doğru bildiğimi gösteren bir gülümsemeyle baktı. Yine de, mektuptaki başkaldırış beni kitaba bağlıyordu ve heyecanlandırıyordu. “O beceriksizler beni istediğim gibi giydiremeyecekler bile.” Kitap bunu hak ediyor mu? (...)

“Editörün sağduyusu” denildiği zaman ben hala “delilik” derim ama “fikir ayrılığı” ya da “başkaldırış” da diyebilirim çünkü özgür  bir toplumda  ancak bu şekilde yazma ve okuma arasındaki temel noktalar varolma sebebi ortaya çıkmaktadır. Bunları anlamak için; editörün asıl görevinin yazarı da dikkate alarak onun ne yazmış ne yazmamış olacağını anlaması için belli bir süre tecrübe kazanması gerekiyordu. (...)







25 Aralık 2012 Salı



TEKNİK REDAKTÖR VE TEKNOLOJİ ORTAMI: ÖNEMLİ ARAÇLAR, ARAÇLARIN ÖNEMİ


Marie-Louise Flacke, Redaktör, INTECOM Başkan Yardımcısı

Redaktörün Emeği

"Redaktör" terimi altında sadece ismi aynı olan birkaç meslek toplanır.  İş bulma siteleri; redaktör (sigorta acentelarında), yerel redaktör, tasarımcı-redaktör de denilen pazarlama redaktörü, hatta bazen de "teknik redaktör" gibi çeşitli pozisyonlarda işler sunmaktadır. “Teknik redaktör" ROME'da (Répertoire Opérationel des Métiers et Emplois) 52315 numarada yer almaktadır. Teknik dosyaların redaktörü olarak bilinmektedir: “Müşteri ya da üretici tarafından ürünü açıklayan teknik verileri, planları, inceleme ve bileşim listelerini analiz eder. Bu ürünü oluşturan malzemeleri, araç-gereçleri, yapılış yöntemlerini ve aralarındaki etkileşimlerini açıklar ve onların çalışma prensiplerini detaylıca iletir. Kurulum, bakım, işletime geçirme aşamalarında redaktör (ANPE) teknik özelliklerini kaydedip faydalı önerilerde bulunur. Bu durum nettir: Mesleğin sadece bir yüzünü -redaktörün bürodaki teknik incelemeleri- bu çok az bir kısmını kapsar.21.yüzyılda, teknik redaktör artık teknik belgeler oluşturabilen "teknik iltişimci" ya da "profesyonel redaktör" olma yolundadır. Bu da şu anlama gelmektedir; redaktör kullanıcı rehberlerinin, kullanım kılavuzlarının, bakım rehberlerinin, test planlarının, eğitim materyallerinin hazırlanmasından ve yöntemlerin geliştirilmesi, pazarlama iletişimi ve bilimsel iletişimden de sorumlu olan kişidir.

İlk Redaktör

Ayrıca , redaktörün 52315 numaraya kaydolmasıyla meslek ortaya çıkmamıştır. 20. yüzyılın başında silah kullanımlarıyla ilgili belgeleri kaydeden  askerler de bu mesleğin ilk temsilcileri değildir.  Drachman'a göre, çağımızın birinci yüzyılından itibaren ilk teknik redaktör İskenderiyeli Heron'dur. Drahman, Heron’un Yunanlıların teknoloji alanındaki tüm bilgilerini, bunlara kendi icatlarını da ekleyerek, birkaç eserde topladığını söylemiştir. Sonuç olarak, mükemmel bir biçimde yazılmış ve basımlarla resimlendirilmiş yaklaşık 100 adet makinenin bulunduğu bir katalogdur. 

İlk Araçlar

PAO, DAO, ya da CDA04 olmadan Heron, nasıl böyle bir görevi gerçekleştirdi? Çağımızın ilk yüzyılında kullanılan  araçların sadece parşömen ya da kilden, taştan veya tahtadan tabletlerken, çağdaşlarının teknik bilgilerini anlayabileceği bir biçimde günümüze ulaştırmayı nasıl başarmıştır? 20.yüzyılda redaktör teknoloji devrimiyle birlikte kağıt-mürekkep kalemden ilk başta mekanik sonra da elektronik klavyeye, en sonunda da bilgisayara geldi. Günümüzde bilgisayar, redaktörün gündelik yaşamını kaplamaktadır ve hatta redaktörü arka plana atmaktadır: artık iş ilanlarında: "bilgisayar kullanmayı bilen" yerine "çok iyi Word dokümanı kullanmayı bilen" ya da "FraMaker 6.0 ve Visio bilen", "Flash ve AuthorIt’den iyi anlayan" gibi şeyler bulunmaktadır.

Güncel araçlar

Burada soru; teknik redaktörün işini  başarıyla yerine getirebilmesi için kil tabletler ve mürekkepli kalem yeterli oluyor mu, asıl soru bu. Kesin bir cevap bulunmamaktadır. Günümüzdeki ürünlerin çokluğu, redaktörün sağlıklı karar verememesine neden olabilir. Piyasanın sunduğu sayısız aracın arasından doğru seçim nasıl yapılır?Oluşturulan  belgenin basılmış doküman mı yoksa elektronik doküman mı olacağı, seçim yapılmasında yardımcı olabilir.

Basılı dokümanlar için Araçlar


Elektronik Belge için AraçlarBasılı bir doküman  için redaktör metin işlemlerini, masaüstü yayıncılığı, grafik tasarımını, tablo tasarımını ve endeksleme araçlarını kullanır. Metin işleme konusunda MS® Word çok iyidir ve internetten serbestçe erişilip indirilebilen bir yazılım olan OpenOffice'in ofis paketini aratmamaktadır. Neredeyse bütün dünyada kullanılan MS® Word, büyük projeler için ideal bir araç değildir. Kullanımı ve güvenirliği 100 sayfanın üzerinde sorun çıkarmaktadır: “Word, bir kelime işleme programıdır, FrameMaker ise masaüstü yayıncılık sistemidir. Word, sekreterlerin ve mühendislerin evraklarını ve bildirilerini yazmaları için uygundur, ama kitap yazmak istiyorsanız FrameMaker kullanın”. Adobe® FrameMaker® , dokümantasyon hizmetlerine iyi yerleştirilmiş bir yayın aracıdır. Kapsamlı bir donanıma sahiptir, büyük boyutlu belgelerle çalışılabilmektedir  ve ekleme-çıkartma gibi değişiklikleri kolayca uygulamaktadır. Ayrıca, belgeleme desteklerindeki gelişmeleri takip etmektedir ve HTML, XML formatlarıyla ya da çevrimiçi yardımlarıyla birçok yenilik önermektedir.Diğer masaüstü yayıncılık araçları redaktörün ihtiyaçlarına uyum sağlaması için yapılacak değişikliklere izin verir. Mesela  Adobe InDesign ve DocBook. Yakın zamanda piyasaya çıkan Adobe InDesign, bir belgenin içerisindeki farklı uzantılı birçok görüntünün kolayca uyum sağlamasını sağlıyor. Photoshop’la uyumluluk gösterdiğinden, pazarlamada iyi sonuç vermektedir. Adobe GoLive sürümü, bir belgeyi HTML formatına dönüştürür. SGML/XML uzantılı DocBook, birçok baskı formatlarını desteklemektedir ve bilimsel metinler için çok uygun bir araçtır.Ayrıca, DocBook’un internetten ücretsiz bir şekilde edinilebilir, bu da revanşta olmasını sağlamıştır.  XML modeli 116 eleman, 546 özellik ve 29 gösterimden oluştuğu için DocBook için uzun bir eğitim gerekmektedir. Eğer redactor profesyonelse, çalışması sırasında kullanacağı araca karar verdikten sonra, resim ve fotoğraf düzenleme, resim çekme gibi işlemlerde rahat çalışabileceği yazılımı seçmeye özen gösterir. Redaktörün yapacağı tercih, MS Office paketinin içinde bulunan MS Paint gibi klasik yazılımlar olacaktır. Resimle profesyonel anlamda uğraşanların sıkça kullandıkları Photoshop’a çok benzer özelliklere sahiptir. Photoshop’la aynı özelliklere sahip olan PaintShopPro, resimleri düzenlemek ve resim çekmek için kullanılır. Deneme sürümünün Fransızcası “Jasc” adlı internet sitesinden edinilebilinir ve 60 gün boyunca ücretsiz kullanım hakkı tanınmaktadır.ROME 52315 numaraya göre çalışan, ürün kılavuzlarından sorumlu olan teknik redaktörler,  AutoCad yardımıyla çalışır. Bu yazılım sayesinde teknik redaktörler elle çizmeye son verdiler. Bu yazılım teknik redaktörlerin bilgisayar ortamında hatasız çizim yapmalarını, simülasyonlar ve üç boyutlu görüntüler elde etmelerini de sağladı. Daha basit menüsüyle rahatça kullanılan MS Visio, basit çizimler için uygundur. Herkese hitap eden bu yazılımın içinde çok sayıda görsel örnek çizimler de bulunmaktadır.  MS Visio hazırlanmaları için organizasyon grafikleri ve sunum hazırlama aşamasını kapsar. Gündelik kullanımda, basılı belge redaktörün belgelenecek olan grafiği kopyalamayı sağlayan bir ekran görüntüsü almasına yardımcı olur. PaintShopPro yazılımı gibi  Snaglt yazılımını da seçebilir ve kaliteli görüntü elde edebilir. Otomatik üretim yazılımı seçmeden önce, redaktör kullanım kılavuzunu okumalıdır: “ Sizin yerinize kodları oluşturacağını iddaa eden bir araca karşı dikkatli olmalısınız..”

 Elektronik Belge için Araçlar

Teknik redaktörün, kullanabileceği yazılımlar,  Doc-To-Help (Windows), Robohelp (FrameMaker), henüz tamamlanmamış olan MS Longhorn’dir.
Bu ürünler dışında,  xdk olarak bilinen online Virtual Media destek yazılımı internette bulunmaktadır. MS Word yazılımıyla uyumludur ve Wordle çalışmanıza olanak sağlar. Teknik redaktör web sitelerinin tasarımlarını değiştirebilir. Kullanabilecek ürünler: MS FrontPage, Dreamweaver, Microangelo’dur. Microangelo’ya giriş serbesttir, redaktörün isteğine göre birçok ikon ve bölme oluşturur. Mambo Web dünyasında yenidir, çevrimiçi yayın oluşturmaya yarayan içerik yönetme sistemine doğru ilerlemektedir. Redaktör, slayt üretmek için çoğu zaman aranılan kişi olacaktır. Slayt üretimi için MS PowerPoint’e alternatif olarak OpenOffice’in Presentation adlı yazılım vardır. İyi bir sonuç için kapsamlı birçok seçenek sunar ayrıca dosya formatı MS PowerPoint’e de uyumluluk gösterir. En çok tanınan yazılım MS Project’tir.
Redaktör projesinin tasarımıyla bu denli uğraşınca, bir proje yönetim yazılımı da kullanmalıdır.

Belgenin ve Online Yardımın Ötesinde

Yazılım tasarımcıları bununla kalmadılar. Online belgelerin gelişimini hareketlendirerek, oluşan belgeyi yardım fişine dönüştürmekte başarılı olamadılar. Bundan böyle, redaktörün önce “Single-sourcing” için sonra da İçerik Yönetim sistemi  için çabalaması gerekecektir. Yazılım tasarımcıları böylece bir sonraki aşamaya geçerler: içeriklerin, ya da dinamiklerin yönetimi aşamasıdır. Ne yazık ki sonuç her zaman başarılı değildir.

ARAÇLARIN ÖNEMİ: REDAKTÖR MÜ YOKSA HER İŞİ YAPAN BİR İŞÇİ Mİ?


Redaktörler, teknolojiden uzaklaşıp özgür kaldıklarında: “daha başarılı  iletişimciler haline gelirler ve son bilgiyi görüntülemek için kullanılan araçlara daha az güvenirler.” (A. Rockley)Böylelikle editörler işçiden daha çok bir mimara dönüşmektedir. “Bilgi geliştiricileri yapı geliştiricilerine göre daha çok mimara benzemeye başladılar.” (A.Rockley) Sayfa düzenlemesinden sorumlu redaktör, masaüstü yayıncılık PAO’daki teknik alışkanlıklarından vazgeçmiştir. Hala birçok redaktör, araçları yetkin kullanmanın yeterli olacağını sanmaktadır.. “Teknik araçları bilmek sizi redaktör yapmaz. Bütün bu araçların kullanımına hakim olunsa bile teknik bir iletişimci olmak zordur. Zaten maaşların düşük olduğu ülkelerde sayfa sayısına göre yapılan işlerin çoğalmasını sağlamak çok kolaydır. Sonuç olarak teknik redaktörün en iyi aracı nedir? G.Karamat’ın cevabı nettir:“Teknik yazarlıkta, en önemli araç şüphesiz beyninizdir. Daha sonra iletişim ve dil becerileriniz gelir. Onları da  yazıları oluşturmada ve şekillendirmede kullanmalısınız.” Kanıt olarak İskenderiyeli Heron’u örnek vermiştir: İskenderiyeli Heron’un kullandığı araçlar çoktan yok olmasına rağmen yazıları hala kalmıştır.

29 Kasım 2012 Perşembe

"Risques et Contraintes" çevirisinin devamı

Pour pouvoir repérer et réviser de possibles erreurs, il faut tout d’abord apprendre à cerner les points d’ambiguïtés, à savoir exposer et relever les doutes à tous les niveaux, terminologie, sens, représentation. Il s’agit d’un travail plus détaillé appelant des questionnements et des interrogations.
Olabilecek yanlışları bulup düzeltebilmek için ilk önce anlam belirsizliği yaratan noktaları bulmayı, bütün seviyelerde, terminolojideki, anlamdaki, kavramlardaki kuşkuları bulup düzeltmeyi öğrenmek lazım. Söz konusu olan, sorgulamalar ve sorular gerektiren daha detaylı bir çalışmadır.
Certaines erreurs de sens sont liées à la recherche même qui oriente dans de mauvaises directions. Le ‘net’ comme outil du traducteur est semé d’embûches. Le formateur doit apporter aux étudiants les conseils et les moyens d’éviter les pièges du net, aussi bien dans les bases de données (savoir repérer les erreurs ou éléments douteux) que dans les sites, descriptifs, etc.
Bazı anlam hataları yanlış yönlendirme yapan araştırmalardan kaynaklanır. İnternet çevirmenin aracı olarak kullanıldığı zaman tuzaklarla doludur. Öğretmenin öğrencilerine internetteki, veri tabanlarındaki, sitelerdeki vs. tuzaklardan nasıl kaçabilecekleri hakkında (yanlışları ya da şüpheli bilgileri bulabilmek ) önerilerde bulunmalıdır.
Cet apprentissage fait aujourd’hui partie à
part entière du cours de traduction technique. Sans un guide des pièges et des modalités de repérage des pièges, l’apprenti traducteur serait bien mal en point. Des erreurs de sens peuvent être également liées tout simplement, si l’on peut dire, à une mauvaise lecture des informations.
Bugün bu öğreti teknik çeviri derslerinin bir parçasıdır. Tuzaklar için ve tuzakları bulabilmek için bir rehber olmadan, öğrenci çevirmenin işi çok zor olurdu. Anlam yanlışlarının bir de, sadece verilerin yanlış okunmasından da kaynaklanabileceği söylenilebilir.
Il est donc indispensable d’apprendre à lire et à comprendre la distribution des actions d’un document technique. Pour ce faire, il est bon d’insister sur la lecture des déroulements d’action dans le texte source (représentation temporelle et spatiale) et de reprendre en classe des déroulements d’action ou de procédés propres au domaine technique travaillé et repérés préalablement par les étudiants sur certains sites, c’est ce que nous nommons la phase de représentation spatio-temporelle.
Yani, teknik bir belgeyi okumayı ve olayların işleyişini anlamayı öğrenmek şarttır. Bunu yapabilmek için kaynak metnin işleyiş çözümlemesi üzerinde durulması gerekmektedir(zaman ve mekan kavramı) ve derste üzerinde çalışılan teknik alan üzerine çalışmalar yapılmalıdır ve bazı öğrenciler tarafından birkaç sitede bunun üzerine bilgi toplanmalıdır, buna zaman- mekan kavramı aşaması denilmektedir.
Elle marque l’acte de visualisation des actions en vue de favoriser l’adéquation image et sens. Parmi les contraintes liées aux nouvelles technologies dans l’enseignement, apparaît de façon renforcée la question des choix. Si cette question fait depuis toujours partie du travail du traducteur, elle est accentuée face à la multitude de certaines informations parfois contradictoires ou du moins différentes.
Olayların görüntü ve ses yeterliliğini en iyi seviyeye getirebilmek için aşamaların kontrölünü belirlemektedir. Öğrenimdeki yeni teknolojilere bağlı sıkıntılar arasında seçim sıkıntısı en öne çıkanıdır. Eğer bu seçim yapma eylemi çevirmenin her zaman işinin bir parçası olduysa, bilgilerin sayısının artmasıyla daha da ön plana çıkmıştır.
Il est nécessaire de travailler sur des
documents informatifs discordants pour évaluer l’esprit critique des étudiants et leur enseigner les techniques et les différentes voies de réflexion nécessaires à l’acte du choix.
Seçme aşaması için gerekli olan farklı seçim yollarını ve tekniklerini öğretmek ve ele ştirel bir bakış açısı geliştirebilmeleri için öğretici metinler üzerinde çalışılması gerekmektedir.
Savoir mettre à nu des difficultés issues de sources  extérieures, savoir analyser, raisonner et conclure sur des sources extérieures, c’est aussi pour le traducteur savoir porter un regard distant sur sa propre production et savoir s’auto-évaluer.
Dış kaynakların oluşturduğu zorlukları ortaya çıkartmak, çözümlemeyi, üzerinde düşünmeyi, ve karar alabilmeyi bilmek çevirmen için aynı zamanda kendi çevirisine dışardan bakabilmeyi ve kendini geliştirmeyi bilmektir.
En ce sens les nouvelles technologies dans la didactique servent aussi d’approfondissement pour le travail de correction et révision des productions propres aux étudiants. L’informatisation des données permet d’obtenir ce regard plus distant sur son propre travail.
Eğitimdeki yeni teknolojiler aynı zamanda öğrencilerin yaptığı çalışmaların düzeltilmesine ve gözden geçirilmesine daha fazla bir derinlik katmaktadır. Verileri bilgisayarla donatma kendi çalışmasına dışarıdan bir bakış açısı getirmektedir.
L’acquisition de la rapidité dans la gestion de l’information ne doit donc pas laisser de côté le contrôle de cette dernière qui est un élément indispensable. Il faut alors ajouter aux compétences citées ci-dessus de rapidité, efficacité, pertinence, une très grande rigueur. Il s’agit ainsi de mettre à jour et de faire acquérir une méthodologie du contrôle de l’information.
Bilginin yönetiminde elde edilen hız, kontrolü elden  kaçırmaya yol açmamalıdır.  Bu durumda yukarıda sözü geçen hıza, etkililiğe, uygunluluğa bir de kesinlik eklenmelidir. Böylelikle bilgi kontrolünde bir metodoloji elde edilmesi sağlanmaktadır. 
CONTRÔLE QUALITATIF
NİTEL KONTROL
Ainsi, face à la situation de la traduction au coeur de la technologie moderne, le formateur doit tenir compte des nouvelles sources d’information, enseigner la maîtrise de ces nouveaux outils et les moyens d’en tirer le meilleur profit. Il tient à ce titre également le rôle de conseiller en contrôle qualitatif.
Moder teknolojinin ortasında bulunan çevirmenin durumu göz önünde bulundurulunca, öğretmenin yeni bilgi kaynakları hakkında bilgi sahibi olması gerekmektedir, bu yeni araçların kullanımını ve onlardan en iyi şekilde nasıl yararlanılabileceğini öğretmelidir. Aynı zamanda, nitel kontrol aşamasında teknik danışman rolünde bulunmaktadır.
Les étudiants doivent tout d’abord comprendre l’enjeu de leur travail et prendre conscience de la nécessité de respecter en toutes circonstances (manque de temps, défaut d’information, document peu clair, etc.) le critère de qualité et ce, dans le but essentiel d’être crédible mais aussi de ne pas diffuser d’informations erronées à l’utilisateur du document : phase déontologique.
Öğrenciler ilk başta çalışmalarının amacını anlamalıdır ve her koşulda (zaman darlığı, bilgi eksikliği, az anlaşılan belge vs.) kalite kriterine saygı duymaları gerektiğinin bilincinde olmalıdırlar, ayrıca inandırıcı olmalıdır fakat belge kullanıcısına da çok fazla bilgivermemelidir : etik süreç.
A ce titre, il est essentiel que le futur traducteur sache, de façon complémentaire et indissociable, faire appel aux ‘anciennes techniques’, à savoir le travail en binôme avec le ou les spécialistes du domaine, la lecture d’ouvrages spécialisés, etc.
 Bu durumda çevirmen adayının tamamlayıcı ve ayrılmaz pir parça olan eski yöntemlerden yararlanmasını, alanın uzmanlarıyla ikiterimli çalışmalar yapmasını, konu hakkında uzman kitaplar okumasını vs. bilmesi gerekmektedir. 
La traduction une fois effectuée, les quelques doutes qui pourraient subsister doivent être levés par l’intervention du spécialiste. Là encore, les nouvelles technologies peuvent être mises à contribution. Aujourd’hui il est plus aisé de communiquer par le biais du courrier électronique.
Çeviri tamamlandığı zaman, olabilecek şüpheler uzman tarafından ortadan kaldırılmalıdır. Bu durumda da yeni teknolojilere başvurulabilir. Günümüzde  elektronik posta aracılığıyla iletişime geçmek daha koladır.
Il est possible d’écrire à des services spécialisés à l’aide d’une adresse mail de contact ou à des spécialistes par le biais des entreprises ou des connaissances propres à chacun. La phase d’affinement permet d’apprendre à repérer les points de la traduction sur lesquels subsistent des doutes et à les résoudre ou du moins à choisir : par exemple pour la terminologie de publication ou d’usage, ou encore pour des éléments de visualisation ou pour des produits spécifiques, etc.
Uzman işyerlerine bir mail adresi yardımıyla yazılabilir, ya da şirketlerden dolaylı olarak uzmanlara ulaşılabilir ya da herkesin kendi tanıdıklarına başvurulabilir. İnceleme aşaması, çevirideki kuşkulu noktaları bulmayı ve onları çözümlemeyi ya da seçmeyi öğrenmeyi sağlar: mesela yayınlanacak olan ya da kullanım için hazırlanan terminoloji, ya da görselleştirme öğeleri ya da özel ürünler vs.
La phase d’action est celle qui entraîne l’apprenti traducteur dans le monde du contact humain : savoir trouver les bons interlocuteurs, repérer ses propres besoins, choisir ses interlocuteurs, se faire un carnet d’adresses en fonction des domaines et
agir concrètement en envoyant des messages électroniques, en utilisant cette vieille technologie qu’est le téléphone, etc.
Hareket aşaması dünyada çevirmenliği öğreten aşamadır : iyi konuşmacılar bulmayı bilmek, kendi ihtiyaçlarını bulmak, kendi konuşmacılarını seçmek, alanlara göre kendine bir adres defteri hazırlamak, direk elektronik posta göndererek iletişime geçmek, eski teknoloji olan telefonu kullanarak vs.
Cette phase c’est aussi apprendre à formuler des  questions claires et précises pour faire perdre le moins de temps possible à l’interlocuteur.
Bu aşamada ayrıca konuşmacıya olabildikçe az zaman kaybettirmek için açık, seçik sorular oluşturmayı öğrenmektir.
Il s’agit d’apprendre aux étudiants à sortir du monde virtuel (acte inexistant dans les anciennes modalités didactiques et pour cause) et à revenir dans le monde réel : le donneur d’ordre, le délai, la production et bien entendu le produit fini et sa livraison. Pour apprendre à jouer contre la montre, il faut toujours mettre l’apprenti traducteur en situation professionnelle bien ancrée dans le réel.
Öğrencilere sanal dünyadan çıkmayı ( eski eğitim biçimlerinde bulunmayan bir eylem) ve gerçek dünyaya dönmeyi öğretmek gerekmektedir :  siparişi veren, öngörülen süre, ürün, ürünün son hali ve teslim edilme. Zamana karşı yarışmayı öğrenmek için, çevirmen adayını gerçek işlerde karşılaşacağı profesyonel bir durumun içine sokmak gerekmektedir.
Toutes les phases d’études ne doivent pas perdre de vue la phase de production. Une fois le document traduit, l’étudiant doit apprendre à passer la main pour une ultime phase de contrôle par un technicien du domaine ou un traducteur spécialisé du domaine, professeur ou autre, pour une relecture globale et définitive : Phase de
contrôle qualité.
Diğer hiçbir öğretim aşaması, üretim aşamasını gözardı etmemelidir. Belge çevirildiği zaman öğrencinin çevirisinin son olarak alanın uzmanı, alanda uzmanlaşmış bir çevirmen, bir profesör ya da bir başkası tarafından tekrar okunup kontrol edilmesi gerektiğini öğrenmelidir : kalite kontrol aşaması.
Enfin, l’apprenti traducteur doit apprendre à préserver ses recherches en vue de futures commandes et à stocker ses informations et bases de données à l’aide de différents outils actuellement sur le marché : phase professionnelle de spécialisation.
Son olarak çevirmen adayının araştırmalarını saklamayı ve ileride gelecek siparişler için bilgilerini ve veri tabanlarını, piyasada bulunan değişik araçlar yardımıyla stoklamayı öğrenmes' gerekmektedir.
Dans ce cadre, il doit toujours penser à actualiser en permanence ses données en fonction de l’évolution des secteurs, des produits, des marchés. Il s’agit dans cette troisième phase d’apprentissage, de faire acquérir dans le cadre des nouveaux outils la méthodologie du contrôle qualité.
Böyle bir durumda, sektörün, ürünün, piyasanın ilerlemesiyle ortaya çıkacak değişiklikleri güncellemeyi her zaman düşünmelidir.  Bu üçüncü öğretim aşamasında söz konusu olan, yeni araçlar üzerine kalite kontrol metodolojisi üretilmesidir.
CONCLUSION: LES MÉTAMORPHOSES
SONUÇ : DEĞİŞİMLER
Ces trois phases didactiques se complètent et s’intègrent les unes aux autres lors de la mise en place du processus méthodologique.Ainsi, l’expérience montre que, si les objectifs du formateur n’ont pas changé pour l’essentiel (développer les compétences et le savoir faire pour passer d’un texte source à un texte cible dans le respect de la qualité), les méthodologies d’approche des objectifs sont d’ores et déjà métamorphosées.
Bu üç eğitim aşaması, metodolojik bir süreç elden geçirildiği zaman birbirini tamamlayan ve birbirinden ayrılmaz birer parçadır. Böylelikle tecrübe bize göstermektedir ki, eğer öğretmenin hedefi değişmediyse (yetenekleri geliştirmek ve kaynak bir metinden erek bir metine geçebilmek için, kalite saygısı çerçevesinde bunu kullanmak), hedef yaklaşımı metodolojileri bundan böyle değişime uğramıştır.
L’étudiant doit avant tout aujourd’hui
apprendre à gérer l’ampleur de l’information qui s’offre à lui, à canaliser et à relativiser parfois les données auxquelles il a accès, et finalement à contrôler en toutes circonstances la qualité du document produit. Ainsi, aujourd’hui, la démultiplication des sources oblige à donner de nouvelles marques et de nouveaux repères dans l’apprentissage de la traduction technique.
Günümüzde öğrenci herşeyden önce ona sunulan bilgi sayısının çokluğunu yönetmeyi, bazen ulaştığı bilgileri yönlendirmeyi ve son olarak üretilen metnin kalitesini her koşulda kontrol etmeyi öğrenmelidir.  Böylelikle, teknik çeviri eğitiminde yeni noktaların üzerinde durulmasını kaynakların çokluğu mecbur etmektedir.



19 Kasım 2012 Pazartesi

Wordfast


RISQUES ET CONTRAINTES
 
RİSKLER VE ZORLUKLAR
 
Dans une deuxième phase, il est nécessaire d’amener les étudiants à réfléchir sur les
avantages et les inconvénients des nouveaux outils. Pour ce faire, le professeur peut
montrer les difficultés et les risques susceptibles d’apparaître lors d’une gestion
maladroite de l’information. Il porte un regard critique sur les sources et tient lieu en
ce sens de réviseur technique.
 
Ikinci aşamada, öğrencilerin yeni araçların avantajları ve dezavantajları
 hakkında düşünmeleri sağlanmalıdır.  Bunu yapabilmek için öğretmen
bir bilginin yanlış kullanıldığı zaman yol açabileceği zorlukları ve riskleri
gösterebilir.  Kaynaklara karşı kritik bir bakış açısı olması gerekmektedir
ve bu açıdan bir editör gibidir.
 
 
 

16 Kasım 2012 Cuma



TRADUCTION TECHNIQUE ET NOUVELLES TECHNOLOGIES: MÉTAMORPHOSES DU CADRE DIDACTIQUE
TEKNİK ÇEVİRİ VE YENİ TEKNOLOJİLER: EĞİTİMDEKİ DEĞİŞİMLER

Nathali Gormezano
Nathali Gormezano 
Institut Supérieur d’Interprétation et deTraduction (Paris)
 Mütercim-Tercümanlık Yüksek Enstitüsü (Paris)

La traduction technique aujourd’hui évolue rapidement grâce à l’énorme apport des nouvelles technologies dans ce secteur, à savoir les moteurs de recherche sur internet, les sites web spécialisés, les bases de données en ligne, les lexiques et dictionnaires électroniques, les logiciels de Traduction Assistée par Ordinateur, la Production Assistée par Ordinateur, tous les logiciels multilingues de spécialités, les logiciels
professionnels dans différents domaines techniques, les messageries électroniques, etc.
Günümüzde teknik çeviri, bu sektördeki  internet üzeri arama motorları, özel web siteleri, online veri tabanları, elektronik sözlükler, bilgisayar destekli  çeviri programları, bilgisayar destekli üretimler, uzmanlıklar üzerine çok dilli yazılımlar, değişik teknik alanlardaki profesyonel yazılımlar, elektronik postalar, vs. gibi yeni teknolojilerin  inanılmaz katkıları sayesinde hızla gelişmektedir.

Les transformations qui touchent le travail même du traducteur, c’est-à-dire non pas
son savoir faire mais sa façon de faire, sont liées à ce nouvel outil qu’il utilise non
seulement comme un outil supplémentaire à sa disposition (au même titre que peuvent
l’être les dictionnaires, les livres spécialisés sur les domaines à traduire, etc.) mais de
plus en plus comme l’outil de la traduction.
Çevirmenin becerisini değil ama doğrudan işini yapma şeklini etkileyen değişimler, giderek çeviri aracı  olarak kullandıkları bu yeni malzemeyle bağlantılıdır, yani sadece emrinde olan fazladan bir araç olarak görülmemektedir (sözlüklerin, çeviri yapılacak alan hakkında yazılmış özel kitapların vs. görülebileceği gibi).

Si de toute évidence les outils du traducteur technique ont changé, il est clair que
l’enseignement de la traduction technique connaît de fait des transformations.
Teknik çevirmenin kullandığı araçlar değiştiğine göre,  teknik çeviri öğretiminin de değişime uğradığı çok açıktır . 

Trois aspects nous semblent spécifiques de cette évolution : tout d’abord le travail de
formation sur les modes de recherche, puis l’analyse des contraintes liées aux
nouveaux outils, et enfin une nouvelle approche méthodologique du contrôle qualitatif.
Bu gelişimde üç özel unsur gözükmektedir:  öncelikle araştırma yöntemleri üzerine yapılan eğitim çalışması, yeni araçlara bağlı zorlukların incelenmesi ve son olarak da nitel kontrole yeni metodolojik yaklaşımlar.

MODES DE RECHERCHE ET CONSEIL TECHNIQUE
ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ VE TEKNİK ÖNERİLER 
Le rôle du formateur en traduction technique a toujours été d’enseigner non pas un
savoir-faire mais un ‘comment’ faire (le savoir-faire pour sa part s’acquérant à force de faire).
Bir teknik çeviri öğretmeninin görevi, bir beceriyi öğretmek değildir ( zira beceri çalıştıkca elde edilir) nasıl yapılacağını öğretmektir.

Or, dès l’apparition des nouvelles sources d’information, le formateur a dû reconsidérer les modes de recherche et les techniques mêmes liées à la recherche documentaire préalable à toute traduction technique, pour y intégrer les nouvelles sources en question. Une fois le document à la portée des étudiants, il est nécessaire aujourd’hui d’élaborer une stratégie didactique d’approche des nouvelles technologies.
Yeni bilgi kaynakları çıkar çıkmaz öğretmen sözkonusu olan yeni kaynakları birleştirebilmek için araştırma yöntemlerini ve her tür teknik çeviri için gerekli olan belge araştırma tekniklerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalmıştır.
Belge öğrencinin eline geçtiği zaman, yeni teknolojilere yaklaşım hakkında didaktik bir strateji geliştirilmelidir.

Le professeur doit guider les étudiants dans la maîtrise des outils qui sont à leur portée et les orienter dans les voies de recherche les plus congruentes. Il est alors conseiller technique. 
Malzemeleri iyi kullanmaları için öğretmen öğrencilerine yol göstermeli ve onları en uygun araştırma şekillerine yönlendirmelidir.  Yani öğretmen  teknik bir danışmandır. 
Ce rôle peut parfois dérouter certains étudiants qui ont l’assurance de dominer parfaitement ces outils (peu nouveaux pour la plupart d’entre eux).
Bu görev bazen bu araçları çok iyi kullanabilen öğrencilere yolunu şaşırtabilir( çoğu için çok yeni değildir). 
Or, concrètement, il s’avère que lorsqu’ils sont réellement confrontés à la recherche, ils ont besoin de quelques conseils. 
Ama yine de araştırmayla gerçekten karşılaştıklarında bazı önerilere ihtiyaçları olduğunu biliyorlardı. 
Il est donc intéressant de leur proposer des phases de travail afin de leur permettre de manier ces outils plus efficacement.
Yani bu araçları daha iyi kullanabilmeleri için onlara çalışma aşamaları sunmak ilginç olmaktadır.

La phase d’étude permet d’utiliser les nouveaux outils et de réunir une grande quantité de documents référents, ce qui permet une approche comparative riche, regard quantitatif sur le document. La phase de repérage est une approche plus qualitative.
Çalışma aşaması yeni malzemeleri kullanma  ve belgenin üzerinde  zengin bir karşılaştırmalı yaklaşım, nicel bir bakış uygulama imkanı sunan çok sayıda kaynak  belge toplama  olanağı sağlamaktadır. İzleme aşaması daha nicel bir yaklaşımdır. 
 Les sites référents et les documents sur sites permettent d’avoir une vision globale du secteur abordé. Il est important de référencer les sites qui pourront être utilisés par la suite. Dans un premier
temps il s’agit de repérer les descriptifs des différents éléments dans les deux langues de travail concernées.
Kaynak siteler ve içlerindeki belgeler üzerinde çalışılan sektör hakkında genel bir düşünce edinmemizi sağlar. Daha sonra kullanılabilecek olan siteleri kaynak göstermek önemlidir. İlk başta çalışılmakta olan iki dilde değişik öğelerin açıklamaları bulunmalıdır. 

 Pour allier efficacité et rapidité, l’étudiant doit apprendre à lire avec l’oeil à l’affût des éléments propres au document source. Pour ce faire, il est
nécessaire de s’imprégner du document source avant de le traduire.
Etkililik ile hızı birleştirmek için öğrencinin kaynak metni okurken zorlayıcı öğeleri görebilmeyi öğrenmelidir. Bunu yapabilmesi için kaynak metnin çevrilmeden önce iyice sindirilmesi şarttır. 

La phase d’approche contextuelle permet, une fois les éléments repérés, identifiés
et définis grâce aux sites référents, une seconde phase de recherche : la recherche
lexicographique dans les lexiques et dictionnaires électroniques multilingues et toutes les bases de données multilingues en ligne ou personnelles. 
Öğeler çıkartıldıktan ve kaynak siteler sayesinde anlamları belirlendikten sonra, bağlamsal yaklaşım aşaması ikinci bir araştırma aşamasına geçilmesini sağlamaktadır: çok dilli elektronik sözlüklerde ya da bütün çok dilli online ya da bireysel veri tabanlarında kelime araştırma aşamasıdır.

Les termes techniques apparaissent souvent multiples selon les documents référents et selon les usages (terminologie technique de publication ou terminologie technique d’usage). 
Teknik terimler genelde içinde geçtiği kaynak metinlere ya da kullanımlarına bağlı olarak (yayınlanmış  teknik terminoloji ya da kullanımdaki teknik terminoloji) farklı biçimlerde olabilmektedir. 
Le formateur doit alors orienter le choix de l’étudiant. S’agit-il d’un document technique
de publication ou technique d’usage, ou les deux.  Parfois les deux terminologies se rejoignent, parfois elles diffèrent.
Öyle bir durumda öğretmen öğrencinin kararını yönlendirmelidir. Yayınlanan teknik bir belge midir söz konusu olan yoksa kullanımda kullanılan teknik bir belge midir yoksa ikisi de mi. Bazen iki terminoloji de aynı olmaktadır bazen de farklı. 
Ces réflexions doivent être menées en contexte à
l’aide des éléments issus des bases de données et dans une optique analytique. 
Bu yansımalar, veri tabanlarından  alınan öğelerle analitik bakış açısı içinde bir bağlam oluşturmaktadır.
Cette approche peut bien entendu permettre aux étudiants d’élaborer leurs propres bases de
données multilingues complètes (lexique, glossaire, analyse comparative des termes, etc.).
Anlaşıldığı gibi, bu yaklaşım öğrencilere kendi çok dilli veri tabanlarını oluşturma imkanı sunmaktadır (sözlük, terim sözlüğü, karşılaştırmalı terim analizi vs.)
La phase de visualisation est indissociable de la phase précédente. Il s’agit d’apprendre à lire des schémas et à retrouver des images ou des plans permettant de repérer les éléments qui ne sont pas trouvés dès les premières recherches ou qui ne
sont pas clairement distingués : pourquoi un seul terme dans la langue source pour trois dans la langue cible, ou l’inverse par exemple.
Kontrol aşaması bir önceki aşamanın ayrılmaz parçasıdır.  Söz kunusu olan, şemaları okumayı öğrenmek ve ilk araştırmalarda bulunamayan ya da tam olarak belirlenemeyen öğeleri bulmaktır:  neden erek dilde iç tane karşılığı olan bir terim için  kaynak dilde  bir terim kullanılmaktadır ya da tam tersi.
Chercher à voir les éléments, schémas ou photos fait partie de la mise en place des bases de données contextuelles nécessaires à la traduction. Pour cela, il suffit de repérer des sites ou de trouver des
logiciels au service de la visualisation. La grande richesse de documentation actuelle rend possible une vision détaillée des éléments sous différentes formes et en un temps record.
Öğeleri, şemaları ya da fotoğrafları araştırmak çeviri yapabilmek için gerekli olan bağlamsal veri tabanını oluşturmak için gereklidir.  Bunun için, kontrol aşamasına yardımcı olabilecek siteleri ya da yazılımları bulmak yeterlidir. Günümüzdeki büyük sayıdaki belgeler, değişik şekildeki öğeler hakkında çok kısa bir sürede detaylı bir bakış açısı sağlamaktadır.
Cette notion de temps fait partie des métamorphoses didactique et professionnelle :
ce qui se faisait en trois jours se fait en une heure. Résultat : produire plus en moins de temps. Il s’agit de chercher vite et de se déplacer habilement.
Bu zaman kavramı öğretici ve mesleki dönüşümlerin bir parçasıdır: üç günde yapılan işler bir saatte yapılabilmektedir. Sonuç: daha az zamanda daha fazla üretim. Hızlıca ve ustaca araştırmak gerekmektedir.
Pour l’entraînement à la rapidité, il est possible de donner des temps limites de recherche en fonction de la taille des documents et de la phase d’approche. L’étudiant doit pouvoir résumer le
procédé de sa recherche pour justifier sa traduction. Certains procédés sont repris, analysés et critiqués lors des séances de travail avec les étudiants.
Hız alıştırmaları için metnin uzunluğuna ve uygulanan aşamaya bağlı olarak belirli araştırma süreleri  verilebilir. Öğrencinin çevirisini savunabilmesi için araştırma aşamasının özetini çıkartmalıdır. Öğrencilerle yapılan çalışmalar esnasında bazı yöntemler kaldırılmış ve eleştirilmiştir.
La rapidité et l’efficacité de la recherche est une phase importante du travail et dans ce cas seul
l’entraînement porte ses fruits, il s’agit d’une phase de logique indispensable à la production dans le cadre d’une relation avec un donneur d’ordre.
Comme on peut le constater, les différentes phases reprennent certains savoir faire traditionnels en les appliquant aux nouveaux outils.
Araştırmanın hızı ve başarısı bu çalışmanın önemli bir aşamasıdır ve sadece bu durumda alıştırmalar meyve vermektedir çünkü belli bir düzen veren ilişki çerçevesinde üretim için zorunlu olan mantık aşamasıdır söz konusu olan. Farkedildiği gibi değişik aşamalar bazı geleneksel becerikliliği yeni araçlarda kullanmaktadır.
Les étudiants d’aujourd’hui doivent acquérir la dextérité, la rapidité, la pertinence et l’efficacité dans la recherche et ainsi, par une pratique régulière, une méthodologie de la gestion de l’information au service de la traduction.
Günümüzdeki öğrencilerin araştırmada beceri, hızlılık, uygunluk, etkililik ve böylece düzenli  uygulamalar sayesinde çeviri için bilgi yönetme metodolojisi kazanmaları gerekmektedir.